İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve Yöneticilerine Hapis İstemli Dava:
Ekrem İmamoğlu'nun Çağlayan Adliyesi'ndeki Olaylar ve Sonrası
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve parti il/ilçe yöneticileri hakkında, 31 Ocak 2025 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Çağlayan Adliyesi'nde verdiği ifade sonrası yaşanan olaylarla bağlantılı olarak "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet" suçlamasıyla dava açtı. Dava, 15,5 yıla kadar hapis istemiyle açıldı ve CHP'nin hem İstanbul'daki hem de ülke çapındaki siyasi geleceği açısından büyük bir önem taşıyan bir dava sürecinin başlangıcı oldu. Bu dava, yalnızca CHP’nin değil, aynı zamanda Türkiye’nin siyasi atmosferinde yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir.
Ekrem İmamoğlu’nun Çağlayan Adliyesi’ndeki İfadesi ve Olayların Patlak Vermesi
31 Ocak 2025’te, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Çağlayan Adliyesi’ne giderek verdiği ifade, Türkiye’nin en önemli siyasi olaylarından biri olarak kaydedildi. İmamoğlu, yargılandığı dava çerçevesinde ifade verdiği sırada adliye çevresinde büyük bir kalabalık toplandı. Bu kalabalık, CHP'nin destekçileri tarafından oluşturulmuştu ve çoğunluğu İstanbul'daki siyasi hareketliliği destekleyen kişilerdendi.
Ancak, adliyedeki olaylar kısa süre sonra polis müdahalesine dönüştü. Polis, izinsiz toplanan kalabalığı dağıtmak için müdahale etti. Yaşanan olaylar, sadece adliye çevresiyle sınırlı kalmayıp, İstanbul’un çeşitli noktalarına da yansıdı. Siyasi partilerin farklı görüşlerden olan temsilcileri ve vatandaşlar, bu polis müdahalesini hem sosyal medyada hem de sokaklarda büyük bir tepkiyle karşılamıştı.
Olayların büyümesiyle birlikte, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve partinin diğer yetkilileri de adliye çevresine gelerek yaşanan gerginliğe dahil oldular. Çelik, olayların hemen ardından yaptığı açıklamada, polisin müdahalesinin siyaseten planlanmış bir baskı olduğunu ve CHP’nin iktidar yürüyüşünü engellemeye yönelik bir adım olarak gördüklerini ifade etti. Çelik, aynı zamanda yaşananları hükümetin ve iktidarın muhalefet üzerinde kurduğu baskının bir örneği olarak değerlendirdi.
Özgür Çelik’in Açıklamaları ve CHP’nin Duruşu

Özgür Çelik, yaşanan olaylarla ilgili yaptığı açıklamalarda, CHP’nin adliye çevresindeki toplanmasının yasal bir hak olduğunu, ancak polis müdahalesinin bu hakka müdahale ettiğini savundu. Çelik, "Bu dava süreci ve polis müdahalesi, sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi bir amaç taşımaktadır. Buradaki asıl hedef, CHP’nin iktidar yürüyüşünü engellemektir" dedi. Çelik, aynı zamanda yaşanan olayların ve sonrasında açılan davanın, CHP'nin büyümesini engellemeye yönelik bir planın parçası olduğunu iddia etti.
CHP’nin Genel Merkezi, bu açıklamaları destekleyerek, hükümetin ve güvenlik güçlerinin müdahalelerini kınadı. CHP Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamalarda, polisin müdahalesinin tamamen hukuka aykırı olduğu ve partiye yönelik bir saldırı olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. Bu açıklama, parti içindeki destekçileri tarafından büyük bir coşkuyla karşılanırken, parti dışındaki muhalefet partilerinin de desteğini kazandı.
Başsavcılık Tarafından Açılan Dava ve Hukuki Süreç
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yaşanan olayların ardından CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve il/ilçe yöneticileri hakkında, "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet" suçlamasıyla dava açtı. Dava, 15,5 yıl hapis istemiyle açıldı ve bu dava, Türkiye’deki siyasi ortamın ne kadar gergin olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Türkiye’deki sivil toplumun ve siyasi partilerin toplantı ve gösteri yürüyüşleri yapmalarını düzenleyen yasal çerçeveyi belirler. Ancak, söz konusu kanun, bazı durumlarda siyasi ve toplumsal eylemlerle ilgili yasaklar getirebilmektedir. CHP yöneticileri ve partili milletvekilleri, bu kanunun iktidar tarafından, özellikle muhalefetin sokak eylemlerini engellemek amacıyla kullanıldığını savunuyorlar.
Başsavcılığın açtığı dava, sadece CHP’nin iç yapısını değil, aynı zamanda Türkiye’deki siyasal haklar ve demokratik süreçlerin nasıl işlediğini de gözler önüne seriyor. Bu dava süreci, ülkedeki sivil toplumu ve parti üyelerini de etkileyecek önemli bir dönemeçtir. Özellikle CHP'nin ve diğer muhalefet partilerinin, toplumsal olaylar karşısında nasıl bir tutum alacağı, ilerleyen dönemde Türkiye'nin siyasi yapısında belirleyici faktörlerden biri olacaktır.
Siyasi Atmosfer ve CHP'nin Stratejileri
Yaşanan olayların ardından açılan dava, Türkiye’deki siyasi atmosferi oldukça etkileyebilir. CHP, yaşananları sadece bir polis müdahalesi olarak değil, aynı zamanda siyasi bir müdahale olarak değerlendiriyor. Partinin, bu dava sürecini ve sonrasında yaşanacakları nasıl yöneteceği, hem içindeki politikalarla hem de ülke çapındaki siyasi yapıyı şekillendirecek bir etki yaratabilir. CHP, bu dava sürecini, halkla ilişkiler açısından önemli bir fırsat olarak değerlendirebilir. Özgür Çelik’in açıklamaları, partinin iktidar karşısında nasıl bir strateji izleyeceğini de gösteriyor.
Ekrem İmamoğlu’nun adliyedeki ifade vermesinin ardından yaşanan olaylar, sadece CHP’nin siyasi yapısını değil, aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de geleceğini etkileyebilir. İmamoğlu’nun başarılı bir belediye başkanı olarak halkla ilişkilerdeki konumu, CHP’nin gelecekteki stratejilerinde de belirleyici olabilir. Özellikle İmamoğlu'nun yargı süreci ve adliye çevresindeki gösteriler, İstanbul’un politik yapısını etkileme potansiyeline sahip.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet Suçlaması ve Türkiye’deki Hukuki Durum
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Türkiye’deki sivil toplumun eylemlerini düzenleyen önemli bir yasadır. Ancak, bu kanun bazı durumlarda toplumsal olaylara müdahale edilmesini gerektirebilecek bir çerçeve sunmaktadır. Özellikle büyük şehirlerdeki siyasi gösteriler, izinsiz gösteri ve toplanmalar nedeniyle güvenlik güçlerinin müdahalesiyle sonuçlanabiliyor. Bu durum, toplumsal hareketlerin ve siyasi tepkilerin nasıl şekilleneceğini etkileyebilir.
Siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri, bu yasayı bazen hükümetin baskı unsuru olarak kullanmakla suçluyor. Bu dava süreci, sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi bir mücadele haline gelmiş durumda. CHP ve diğer muhalefet partileri, bu kanunun iktidarın muhalefet üzerinde kurduğu baskıların bir aracı olduğunu iddia etmektedir. Bu dava, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun gelecekte nasıl şekilleneceğini de gösterebilir.
Dava Süreci ve Toplumdaki Yansımaları
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan dava, sadece CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve il/ilçe yöneticileri için değil, tüm Türkiye’deki siyasi yaşam için büyük bir dönemeçtir. Sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi bir sınav olan bu dava süreci, hem muhalefet hem de iktidar için oldukça kritik bir rol oynamaktadır.
CHP’nin bu dava sürecine nasıl yaklaşacağı ve halkla ilişkiler stratejilerinin nasıl şekilleneceği, Türkiye’nin siyasal yapısında derin izler bırakabilir. Dava, sadece İstanbul’daki değil, tüm Türkiye’deki siyasi denklemleri etkileyecek bir olay olarak kayda geçti. CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin bu davaya karşı geliştireceği stratejiler, ülkedeki demokrasi, hukukun üstünlüğü ve siyasi baskılar üzerine önemli bir tartışma başlatabilir.